HAYATI
Şair. Doğum tarihi tam olarak bilinmeyen Esrar Dede, İstanbul’da dünyaya geldi. 1796’da İstanbul’da yaşama veda etti. Kabri Galata Mevlevihanesi’nde Fasih Dede’nin yanındadır. Sultan Velet Divanı’nın bir nüshasının üstünde kendi el yazısı ile olan notta Ahmet bi-zeban (Dilsiz Ahmet) olduğunu belirtir. Galata Mevlevihanesi’ne girerek Şeyh Galip’e bağlandı, çile çıkardıktan sonra onun dervişi oldu. Mevlevihane’de kazancıbaşı idi. Kimi şiirlerinde Tevrat ve İncil ile ilgili kavramlara rastlanması Rumca ya da Latince bildiğini ve adı geçen kutsal kitapları incelediğini gösteriyor. Şeyh Galip’in yakın dostu olduğu, şairin onun ölümü üzerine yazdığı mersiyeden anlaşılıyor. Galata Mevlevihanesinde yanındaki mezar taşına da Şeyh Galip tarafından söylenen şu tarih beytini içeren dörtlük kazındı:
“Galip dedi tarihini efsus efsus
Hemdemleri hayran kodu Esrar göçüp”
Esrar Dede, şiirleri ile Mevlevi edebiyatının en iyi örneklerini vermiştir. Gazellerinde tasavvufun yanı sıra bir incelik, bir içtenlik sezilir.
“Aşıkım aşık-ı hayretzede-i didarım
Süfiyım süfi-i beytü’l hamam-ı esrarım”
beytinde görüldüğü gibi mecazi bir aşktır dile getirdiği. Bu, bir musammatından alınmış olan şu beyitte daha da belirgindir:
“Gör şevketini cenab-ı aşkın
Bil kudretini intisab-ı aşkın”
Ayrıca şiirlerinde Esrar Dede, Hurufiliğin izlerine rastladığı gibi bir manzumesinde de fütüvvet ehli olduğu görülür. Ama asıl önemi Mevlevi şairlerinin yaşam öykülerini kapsayan tezkiresinden gelmektedir.
ESERLERİ
- Divan
- Tezkire-i Şuara’yi Mevleviye
ESER ÖRNEKLERİ
ESRAR DEDE ŞİİRLERİ
DİVAN’DAN
GAZELLER
GAZEL I
Yapmak da yapılmak da meyhanede kalmıştır
Asar-ı imaret hep viradene kalmıştır
Girdab-ı şuur içre ser-geştir akiller
Azadeliğin zevki divanede kalmıştır
Sufi arayıp gezme bihude mesacidde
Feyzin eseri şimdi hum-hanede kalmıştır
Ol çeşm hamuş olmuş hem-saye-küfr-i zülf
İsa bu gece güya büthanede kalmıştır
Da’vasını terk etsin bülbülde feda yoktur
Bir nükteciği aşkın pervanede kalmıştır
Derd-i dilim arz ettim güldü dedi ol kafir
Nolmuş yine Esrara efsane kalmıştır
GAZEL II
Her dem ki meclise o büt-i bi-bedel gelir
Ol dem şarab-ı telh bize pek güzel gelir
Bi-kaydlık da kayddır ehl-i tekellüfe
Terk-i emel o bahsde ayn-ı emel gelir
Bir derd-nak söz var ise söyle zahida
Efsane açma revnak-ı bezme kesel gelir
Cism-i nizar candan usandırdı hod beni
Ya Rab o gün olur mı ki peyk-i ecel gelir
Cism-i harab kabil-i sükna-yı gam değil
Bilmem ne dem bu köhne binaya helal gelir
Hüsn elde iken eyle cefa bi-nevalara
Kafir seninle söyleşecek bir mahall gelir
Takrire muhtedir değilim derd-i sinemi
Hun-ı derunum ağzıma nokta bedel gelir
Besdir melametim bana saki şarab ver
Kayd etme neyse başıma hükm-i ezel gelir
Esrar bezm-i meyde düşüp mest-i bi-şuur
Geh ah u nale geh lebime bir gazel gelir
GAZEL III
Ne Süleyman ne Selim’in kuluyuz
Hazret-i Rabb-i Rahimin kuluyuz
Husrev-i aleme yok minnetimiz
Öyle bir şah-ı kerimin kuluyuz
Arif-i ehl-i fena çakeriyiz
Salik-i merd-i adimin kuluyuz
Bendelik eyler isen kendinedir
Sanma biz hur u naimin kuluyuz
Cahil-i münkire dersen har u hük
Arif-i sırr-ı alimin kuluyuz
Padişahane edayız Esrar
Ya’ni Hünkar-ı azimin kuluyuz
GAZEL IV
Geldi dehre etti gitti hazret-i Monla sema
Ol zamanın valih ü hayranıdır hala sema
Halkı sermest-i tegafül eyleyip tenha gelip
Ahir-i mecliste etti yar-ı bi-perva sema
Sufi-i piçide-damen zahid-i pa-der-gili
Rah-ı canda eylemez kendisine hem-pa sema
Şule-i ah-ı derun-ı mevleviden bal açıp
Oldu bir şehbaz-ı kuds-i asuman peyma sema
Şeş cihetten zimmetin ibra için sermest olup
Ta huzur-ı yara çıkdı bi-ser ü bi-pe sema
Hükm-i bişnevdir sened destinde sermest olup
Ta huzu-ı yara çıkdı bi-ser ü bi-pa sema
Hükm-i bişnevdir sened destinde hala mutribin
Hallini Monla-yı Rum’dan etti istifta sema
Naydan emr-i ecubu da’iyu’llah gelmese
Etmez idi enfüs ü afaka istila sema
Şule-i avaz-ı ney avaze-i inni ene
Musi-i hayret-zede, dil vadi-i Sina sema
Müjde-i teşrif-i Monla vahy olup miracda
Farz oldu ehl-i derde ol gece güya sema
Oldu envar-ı tecelli meclise Esrar bu şeb
Şubhe yokdur etti ruh-ı pak-ı Mevlana sema
GAZEL V
Gittin amma aman ey şahlevendim tez gel
Beni çok yollara baktırma efendim tez gel
Gel gel ey ruh-ı revan-bahş-ı naçarım
Hasteyim pister-i hicrana döşendim tez gel
Seni görmeyeli bu dide-i hun-efşanım
O kadar ağladı kim ben de beğendim tez gel
Belimi büktü beni hake düşürdü firkat
Detsgür ol meded ey serv-i bülendim tez gel
Yakmadan bahr ü beri ateş-i ah-ı Esrar
Keşti-i naza süvar ol da efendim tez gel
GAZEL VI
Nâmûs ü câhı çâha atan Mevlevîlerüz
Dünyâ-yı dûnı hîçe satan Mevlevîlerüz
Deh-rûze kâr u bârını dehrün hebâ bilüp
Peygûle-i fenâda yatan Mevlevîlerüz
Ârâmumuz semâ’ iledür rûzgârda
Gird-âb-ı bahr-ı aşka batan Mevlevîlerüz
Telhî-i fâka itmek içün nefsümüz helâk
H’ân-ı vücuda zehr katan Mevlevîlerüz
Biz ey Nesîb devlet-i Monlâ-yı Rûmda
Dünyâ-yı dûnı hîçe satan Mevlevîlerüz
GAZEL VII
Bilmem bu dil-i rüsva divane midir bilmem
Ümmid-i visal eyler mestane midir bilmem
Sersmest-ü harab ettin ey gamze beni hala
Her mevc-i nigahın bir peymane midir bilmem
Sen işvede yaktasın mislin hele yok amma
Ol fitnede halin de bir dane midir bilmem
Her kuşede şad-mestan sad-gulgule sad-destan
Ya Rab dil-i aşüftem meyhane midir bilmem
Her günc-i harabında bir genç-i mutalsam var
Bu sine-i pür-şurum virane midir bilmem
Lutf etmeğe ahd eylemiş Esrara o kafir-hu
Yohsa yine maksudu efsane midir bilmem
NA‘T-I NEBI
Ey kitāb-ı ‘ilminiñ bir harfi dı vān ̇̄ -ı ḥikem
‘Aḳl-ı küll ‘indinde ṭıfl-ı nev-sebaḳ-ḫˇān-ı ḥikem
On sekiz bin ‘ālemiñ ümmü’l- kitābından senin
Gūyiyā bir deste evrāḳ-ı perı şān ̇̄ -ı ḥikem
Rūḥ-ı ‘ulyāya kemāl-i ma‘rifet taḥṣı ̇̄line
Āsmān-ı nüh-ḳıbāb oldu debistān-ı ḥikem
Çār aẓdād-ı muṭalsamdan edip fażlın ‘ayān
Rütbe-i ḥadd-i kemāle erdi erkān-ı ḥikem
Şāddır ol kāleb-i bākı ̇̄-nümā fānı ̇̄-edā
Kim edip ifnā-yı ṣūret oldu insān-ı ḥikem
Noḳta-i ḥarf-i vefādır4 ẕāt-ı aṣḥāb-ı vefa
Nüsḫa-i maṭlūbdur eṭvār-ı rindān-ı ḥikem
Noḳtadır ammā özü mecmū‘a-i taḥḳı ḳ̇̄dir
Ẕātıdır ser-levḥa-i tevḥı de ̇̄ ‘unvān-ı ḥikem
Noḳta kim sırr-ı derūn-ı ārif-i āgāhdır
Hep anıñ tefsı ridir düşvār u ̇̄ āsān-ı ḥikem
BEYİTLER
Etme, bu elemlere karışmış Esrar’ı ayıplama, billahi cihan zevkinden bana yorgunluk ve sıkıntı geldi.
Ey saba, sevgilinin büklüm büklüm kakülünü dağıtın, aşıkları sevda zincirine bağladın
Hem saçlarını, hem öldürücü yan bakışlarını zapteyle. Halk elbette aşık olur, muhabbet bitsin mi?
Ey can bağışlayan çalgıcı, ey şeker yiyen papağan, lütfeyle çal söyle biraz, bu kadar istiğna yetmez mi?
Aşkım, sevgili halime bakmaz. Hastayım, doktor derdimi sormaz.
Yüzlerce temiz can tellerine bağlıdır. Kakül müdür bu, yoksa bir birine denk iki tuzak mıdır?
Bütün kainat aşık, ya Rab bu ne haldir? Feryatlar ayyuka çıkıyor, sanki kıyamettir.
Yersiz yurtsuz Esrar gayetle düşkün aşıktır, aşkının yokluğu ile şuursuz sarhoş olmuştur.
Sevgili seher vakti bağa gezmeye geldi, uyanık olanlar neler seyreyledi neler…
KAYNAKÇA: Bursalı Mehmed Tahir / Osmanlı Müellifleri I (1972), Hasan Aksoy / TDV İslâm Ansiklopedisi (c. 11, 1995)